4 Mayıs 2007 Cuma

seçim barajı ve demokrasi

Türkiye 4,5 yıldır AKP iktidarı tarafından yönetiliyor.

2002 seçimlerinde kullanılan oyların %34’üne sahip olan, kayıtlı seçmenin ise(oy kullanmayanlar çıkarılarak) %25’inin oylarını alan AKP iktidarı anti demokratik seçim sistemimizin yardımıyla meclisteki sandalyelerin %65 ine yakınını kazandı. %34 oya sahip bir partinin meclisteki sandalyelerin %65’ine sahip olması gelişmiş hiçbir demokraside görülemeyecek bir olaydır ve yıllardır uygulanmakta olan anti demokratik bir kural, %10’luk baraj sistemidir.

Her ne kadar istikrarı sağlamak gibi bir bahanenin arkasına saklanılsa da bu baraj temelde HADEP/DEHAP/DTP sırasında seyreden etnik-milliyetçi hareketin meclise girmemesi için yürürlüğe konulmuştur. Siyasal çizgisini doğru bulmasam da Türkiye’de yüzde 5’e yakın oy oranına sahip olan bu hareketin meclise girmemesi demokrasi açısından olumsuz bir tablodur. Aynı zamanda yine baraj sistemi yüzünden zaman zaman meclise giremeyen başka partiler olması ve son seçimlerde AKP ve CHP’ye oy veren halkın %53’lük (%34+%19) kesimi dışındaki %47’sinin oylarının adeta çöpe gitmesi de demokrasimizin bir ayıbıdır. Türkiye’yi halkın yarısının oylarıyla seçilmiş bir meclis yönetmektedir. %10’luk baraj türkiye’de bir temsil krizine yol açmakta, halkın oylarının meclise yansımasına engel olmaktadır.

Ancak mecliste ezici çoğunluğu oluşturan AKP ve CHP bu barajdan yararlanmaktadır.

CHP barajı geçemeyecek sol partilerin seçmenlerinin bir mecburiyet olarak kendisine oy vermesine yol açan bu barajın kalkmasını istememektedir. AKP ise özellikle doğu bölgesinde yüksek oranda oy toplayan etnik-milliyetçi partinin meclise girememesinden dolayı bu illerden gelecek sandalyelerin neredeyse tamamını kazanmaktadır, bu nedenle bu barajın varlığından memnun durumdadır.
Kendisini sosyaldemokrat olarak tanımlayan CHP için de, kürt sorununu çözmek istediğini belirten AKP için de bu bir çelişkidir.
Demokrasi halkın seçim yoluyla mecliste görmek istediği adayları belirleyerek kendi temsilcilerini seçmesine olanak tanıyan bir yönetimdir. Bu bakımdan gelişmiş demokrasilerdeki örnekleri %5’i geçmeyen baraj sisteminin türkiye’de %10 gibi yüksek bir sınırda tutulması demokrasiyi baltalamaktadır.

CHP’nin bu sistemi savunması demokratlık değil aksine demokrasiyi baltalayan bir kanuna destek vermek, bu yolla siyasi rant sağlamaktadır ki bunun takdiri de seçmendedir. Seçmen (1977’den beri seçimlere katıldığı dönemleri göz önüne alırsak) 20 yıldır CHP’yi iktidara getirmeyerek gerekli mesajı vermiştir ancak CHP bu mesajı almamakta ısrar etmekte, savunduğu yanlış politikalar nedeniyle gitgide erimektedir. Umarım en kısa zamanda bu hatalarının farkına vararak yepyeni bir anlayışla karşımızda olurlar ve CHP'yi merkez sol seçmen için gönül rahatlığıyla oy verebileceği bir parti haline dönüştürürler.

Etnik-milliyetçi partinin barajı geçememesi nedeniyle kazandığı sandalyeler yoluyla baraj sisteminden siyasi rant sağlayan AKP’de ise ciddi bir samimiyet sorunu olduğunu düşünüyorum. Bu sistemden en fazla rantı sağlayan, %34’lük oy oranı ile meclisteki sandalyelerin %65’ine sahip olabilen AKP aynı zamanda Kürt sorunu olarak adlandırılan sorunu çözmek istediğini her fırsatta dile getiren bir parti. Oysa bence Kürt sorununun çözümündeki kilit noktalardan biri de bu bölge için yaşanan temsil krizidir. Bu bölgedeki illerde açılan sandıklardaki oyların en az %30’unu kimi yerlerde ise %60-70’ini alan etnik-milliyetçi partiler yıllardır mecliste temsil edilememektedir.
Yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için eklemem gereken bir nokta var: Doğu bölgelerinde oldukça yüksek oy alan etnik-milliyetçi partilerin Kürt ya da doğu sorununun çözümüne katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Hele ki son dönemlerde takındıkları ve milliyetçilikte MHP’nin bile kat kat aşırısına ulaşmış olumsuz tavır bu partiyi giderek çözümün değil sorunun bir parçası haline getirmektedir.
Ancak ihmal edilememesi gereken başka bir nokta da her ne kadar duruşunu/tavrını beğenmesek de Türk demokrasisi açısından bu kadar yüksek oranlarda oy alan bir partinin mecliste temsil edilmesi gerekliliğidir. Kaldı ki bu partiye oy atan insanlarımızın bir çoğunun oy atma nedeni devlet ile terör arasında köşede kalmışlığın ve yaşadıkları kimlik bunalımının etkisiyle kürt kimliğini temsil ettiğini düşündükleri bir partiye oy vermek istemeleridir, bu oylar bir bakıma tepki oylarıdır. Bu oyların sandıktan çöpe gitmesi bölge halkının mecliste gerçek anlamda temsil edilememesine yol açmaktadır. Bunun getirdiği sonuçları herkes iyi düşünmelidir.
Çöpe giden oylar bölge halkının demokrasiye olan inancını azaltmakta, insanların demokrasi dışı yollara yönelmesine neden olmaktadır ki bu da 20 yıldır olanca dehşetiyle karşımızda durmakta; 35.000’e yakın insanımızın hayatına mal olmaktadır. Dileyelim ki bu dram daha fazla devam etmesin ancak gidişatın iyi olmadığı apaçık ortadadır.
Bölge halkının mecliste adil bir biçimde temsil edilmesi bölgeye huzur getirecek uygulamalardan biri olabilir, bu şekilde demokrasiye olan inanç artırılarak demokrasi dışı yollara yönelimi azaltabilir. Bu sayede 20 yıldır yaşadığımız bu kahrolası ve kahredici dram son bulabilir. En azından bu önemli bir adım olabilir.
Ana konumuza dönecek olursak doğuda temsil krizine yol açan bu baraj sisteminden yararlanarak siyasi rant sağlayan AKP’nin Kürt/doğu sorununu çözmek istediğini söylemesi en hafif şekilde ifade etmek gerekirse samimiyetsizliktir.

Sadece baraj sistemi ve temsil sorunu açısından bakıldığında bile böylesine önemli sorunları olsa da Türkiye’de demokrasi kimi zaman küçük kimi zaman dev adımlarla ilerlemektedir.

Türkiye’de demokrasi 50 yıldan uzun bir zamandır sancılarla ilerleyen ancak daha uzun bir dönem de sancıları bitmeyecek olan uzun bir süreç, aynı zamanda türk halkının hak ettiği ve sonunda başaracağı güzel bir idealdir.

Türkiye bu yolda yıldırılmak istense ve hatta dönem dönem şehitler verse de yılmayacak ve günü geldiğinde demokratik ve laik sosyal hukuk devleti olma amacına ulaşacaktır.

Bu yolda yürüyenlere selam olsun...

Hiç yorum yok: