13 Şubat 2008 Çarşamba

Türban meselesi

çok yazıldı, çok çizildi; benimki eksik kalsın diyecektim ama dayanamadım. birkaç şey söyleyeyim:

öncelikle; evet, üniversiteye türbanla girmenin serbestleştirilmesi bir özgürlüğü beraberinde getirmektedir. fakat kimler için? elbette türban takanlar için. peki ya türban takmayanlar? işte bu konuda endişeliyim. doç. dr. şahin filiz'in tabiri ile mikro faşizmin; ya da daha popüler tabirle* mahalle baskısının türban takmayan insanlar üzerindeki etkilerinin ne olacağı aşağı yukarı bellidir. türban takmayan üniversiteli kızlar başta ve en fazla muhafazakar iller olmak üzere hemen her ilde islami kesimin şimşeklerini üzerine çekecektir. bu durum ne yazık ki istenmeyen durumları da beraberinde getirebilir (hatta getirecektir).

bu açıdan bu yasa bir taraf için özgürlük vaat ederken, diğer taraf için özgürlüklerin daraltılması anlamına gelmektedir. şahsen bu endişem giderilmeden yasalaşan bu düzenlemeye karşı çıkıyorum.

elbette şöyle bir şey akla gelebilir: türkiye'de nasıl bir durum oluşursa oluşsun senin ya da senin gibi düşünenlerin endişelerinin giderilmesi olanaksız.

bu da ne yazık ki bir iyi niyet meselesidir. ben türkiye'de siyasal islam tehdidinin olmadığı bir durumda üniversitelerde türban serbestisinin getirilmesini destekliyorum, ne var ki iktidardaki akp abd'nin büyük ortadoğu projesi kapsamında toplumsal yaşamı giderek kendi islam anlayışı çerçevesinde islamlaştırırken böyle bir tehlikenin olmadığından da söz edilemez. keşke türkiye'de gerçek anlamda sol bir parti iktidarda olsaydı ve bu serbesti onun önerisi olarak geçseydi. böyle bir durum hem üniversitelerdeki özgürlüğü artırır, hem de ülkeyi bu yoğun gerginlikten kurtarırdı.

ikinci olarak söylemek istediğim şey de şudur:

sayılara takılmış duruyoruz, birbirimizle yarış yapıyoruz. biraz da olayın özüne inmeyi denesek daha iyi olmaz mı? öncelikle şu sorulardan başlamak gerek sanırım:

demokratik yapının tek özelliği çoğunluğun dediğinin geçerli olması mıdır? yoksa demokrasi, çoğunluğun desteklediği kararlar uygulanırken azınlığın haklarının korunması gerekliliğini de getirir mi?

türkiye'de ya da demokratik herhangi bir ülkede, bir yasanın geçmesi için tek zorunluluk çoğunluk tarafından destekleniyor olması mıdır? bu bizi yanlış yerlere götürmez mi? açıklayayım:

ab avusturya'da ırkçı haider'in partisinin iktidara gelmesi olasılığına karşı müdahalede bulunmuş ve siyasi baskılar sonucunda haider'i istifaya zorlamıştı. bu durumun temelinde avrupa'nın 1945'e kadar yaşadığı hitler kabusunun etkisi büyüktü. demokratik yollarla çoğunluğu elde eden hitler daha sonra demokrasiyi bertaraf etmiş ve tarihin en büyük katliamlarına neden olmuştu.

lafı daha fazla uzatmadan bitireyim: "çoğunluğun dediği olur" teziyle hareket edersek nasıl hitler demokratik yollardan demokrasiyi yok etmeyi başardıysa, biz de insan haklarını savunduğumuzu düşünürken başka insanların haklarını yok etmiş oluruz. çoğunluk demokrasinin önemli etkenlerinden biridir; ancak azınlığın hakları güvence altına alın(a)mıyorsa çoğunluğun onayladığı eylemin haklı ve demokratik olduğunu da savunamayız.

Hiç yorum yok: